Biraz geriden başlarsak eğitim sürecinin bitimi ile çalışma hayatında kendimize yer arıyoruz. Ama önceliğimiz aramak ile başlıyor. Kimimiz lise eğitiminin bitimine mütakiben, kimimizin ki de, çok ayrı bir macera oluyor çünkü, üniversite mezunu olup, bizi şehrin girişinde noluur gel, bizimle çalış diye yalvaran iş sahipleri ya da müdürleri olduğunu varsayarak ben üniversite mezunuyum. Mühendisim, Mimarım, İnsan kaynakları uzmanıyım, veya sağlık bölümü okudum iş neki ben işe gitmem iş bana gelir diyorsanız bu yazı tam size göre…
Yıl 2011 liseden yeni mezun oldum. Öncesinden kısaca bahsedeyim. Yazı yazmayı sevmez, okumayı sevmez, ilk okulu bitirse mucize sayılmalı… Denilen okuma yazmaya bile 4. sınıfın başında telsiz merakı keşfedilip oyuncak telsiz alındı diye geçen okumaktan ve yazmaktan hatta konuşmaktan nefret eden asosyal bir çocuktan bahsediyoruz. Bin bir ilginçlik ile bu çocuk 2011 yılında lise bitirdi… Nasıl mı ?
Hakkımda söylemekten hoşlanmadığım bir sır vereceğim çünkü başkalarının araştırıp bulması yerine kendime dair açıklarımı kendim deşifre etmeyi tercih ediyorum. Zaten okumayı sevmiyor diye ilköğretim öğretmenlerimin zorlaması ile, evime en yakın meslek lisesine kaydımı yaptırılmasına razı göstermek zorunda kaldım. Lise 1. sınıf Çin işkencesi gibiydi bugün bile ızdırap kelimesi ile lise hayatımı tanımlayacak kadar iyi hatırlıyorum. Dönemimde 2,50 ortalama sınıf geçme ortalamasıydı. Sırf okulu sevmedim diye devamsızlıktan kalırım diyordum ama bu nasıl bir modelse neredeyse hiç devamsızlığım olmadı. Yıl sonu 2,49 ile sınf tekrarı dedikleri ana kadar her şeyi boşlamış ve dünyayı umursamıyordum. Ta ki arkadaşlarımın ben sınıfı geçsem bile bir sene önce mezun olacakları gerçeğini anlayana kadar…
Bilişim teknolojiye merakımı fark eden bilgisayar öğretmenlerim Sinan Bayram ve Emil Çay bendeki yeteneği fark edip bana sahip çıkana kadar da diyebiliriz. İşte o vakit bende bu işi yaparım dedim, görende ülke kuruyorum sanacak, gözümde büyüttükçe de büyüttüm… Ertesi yıl 2,51 ile mezun oldum. Ama gurur yaptım kendimce ve kendimi düz lise denilen liseye kayıt aldırdım. ( Okul süper lise idi sonradan Anadolu lisesi olunca bende mezunu olmayı başardım. Yoksa keramet bende değil.) Oradaki öğrencilik hayatım apayrı bir fiyasko oldu. En sonunda yeter artık kurtulalım diyen kıl payı 1 – 2 puanla sınıf geçtiğim bir süreçle birlikte hocaların zorlaması ile okuldan mezun olmayı başardım. Mezun olduğum esnada bir Bilişim Teknoloji alanında bir derneğin İstanbul Şubesi adına, Türkiye de ilk Liselerde bilişim projelerini yöneten koordinatörü sıfatınıda alarak mezun olmuştum. Çekirdekte olsa ekipte bilişimci olmayan tek kişi olarak’ ta kendime yer edinmiş o günden sonra Türkiye de neredeyse hiçbir alanda konu uzmanının konuşmuyor olmamasını da yadırgamaz olmuştum.
Unutmadan eklemeliyim ki, liseyi 5 yıl okumama rağmen hazmedememiş olacağım ki, üniversite ek tercihleri denilen bir olayın varlığını tesadüfen mezun olduktan bir sene sonra öğrendim. ( Lise 3. sınıfa geçtiğim yıl yani 4. yılımda liseler 4 yıl oldular. +1 ile lise 5 sene sürdü ama bana oda yetmedi resmi mezuniyetim üniversiteye yerleştiğim kesinleştikten sonra oldu.)
Devamında zaten çalışmadığım üniversite sınavına uzun yıllardır yaşadığım görme problemlerini de ekleyerek girdiğim sınavda aldığım düşük puanla sadece tercih yapmak için yapmış olduğum tercihlerde es kaza diğer ilgi alanım siyaset ile alakalı “ Mahalli idareler ve yerinden yönetim programına kayıt yaptırarak kırılma noktasına geldiğimi fark ettim. Okul sürecini hızlıca geçeceğim ancak, hocalarım ile tatlı atışmalarım ile okuldan normal süresinde mezun oldum. Örneğin genç bir hocamız ile bize yerel yönetimlerde televizyon kanalları ve sosyal belediyecilikten bahsederken ben bu kanalların frekansları konusunda hazırlamış olduğum bilgileri paylaşıyordum. Resmen hocam ile yarışıyordum her geldiğinde yeni bir şeyler öğrenip kendisine sunuyordum ki…
En sonunda bir gün yanına çağırıp, bak senin yüzünden ders işleyemiyorum derse gelme zaten ödev ve sınav notların iyi diyene kadar bu böyle devam etti. Ondan sonra birkaç derse girememiş olsam da sonrasında sessizce dinlediğim için hiç problem yaşamadım. Her şeyi ile ilginç anılarla mezun oldum.
Derken, asıl eğitim merkezi olan hayat okulunda kendime yer edinmeye aralara sıkışmaya aslında sıkışmaya çalışmak dışında bir yol kalmadığını anlamaya başlamamla yeni bir dönem başladı… Televizyon dizilerindeki o şaşalı lüks hemen iş bulan sınırsız anlık istek ile yaşayan gençlikten eser kalmadığını gerçekler tregetyası’ nın başladığını yaşayarak öğrendim.
İstanbul’ a tekrar sürgün için tekrar döndüğümde aylarca iş bulamadım. Gerçi iş nasıl bulunur nasıl başvurulur ? Ne söylenir nasıl söylenir bilmiyordum.
Tüm umutlarımı yitirdiğim bir gün bir akrabam beni arayıp çalıştığı şirkette personel ihtiyacı olduğundan bahsettiğinde işi sormamama rağmen işin zorluklarını ve üniversite mezunusun çalışabilecek misin çalışanlar ilk okul mezunu bile değil dediğini hatırlıyorum. Gurur ego yapmanın değil çalışmanın zamanı diye buluşma takvimini soruyordum. İşin gıda içerikli olduğu dışında hiçbir şey söylemeden beni görüşmeye aldılar…
Şirketin İsmi Düzey A.Ş o dönem şirketin çalıştığı A grup isimli taşeron şirkette görüşmeye girdim. İlk soru beni tanımak istemeleriydi. Yaklaşık bir dakika bekledim kendim hakkında hiçbir şey diyemedim. Görüşmeye giren bir hanımefendi vardı. Hadi o zaman adın ve nereden oturduğunla başlayalım dedi. Kekeleyerek büyük bir heyecanla çok büyük bir iş yapıyormuş gibi onlara kendimi anlatmaya çalıştım. Sonra süt içer misin dediler. Evet Pınar süt içerim dedim, durdular neden tercih ediyorsun dediklerinde yağ oranını beğeniyorum dedim. Bundan sonra “SEK” içer misin dediler. Alkole karşıyım dedim. Meğerse “SEK” süt ve yoğurt markasıymış. Ardından bildiğin çikolata markalarını say dediler başladım Nestle, Ülker, tedelle, şokella diye sıralamaya birisi atıldı Nutella’ yı en sona bıraktın galiba diye…
Kısaca yok ben Nutella yemem hiç denemedim diyiverdim. Bu kişi iyice sinirlendi ama neye kızdığını anlayamadım. Oradaki Hanımefendi tamam Mesut sen çık dışarı seni haberdar edeceğiz dedi.
Yani “Biz seni ararız”
çıktığımda orada tanıştığım bir kişiden öğrendim ki Sek ve Nutella’ nın da içinde olduğu bir dizi ürün için görüşmeye gelmiş ürünleri istemeden kötülemişim.
Yine olmadı diye hayıflanırken eve geldim. Ertesi günü O hanımefendi Ayşe hanım beni aradı ve Mesut sana bir liste gönderiyorum onları hazırla yanıma gel dedi. Tek cümle sordum Benim iş olayı ne oldu belli oldu mu ?
O kahkahasını hala unutmuyorum. Sen evrakları al gel anlatırım dedi.
Ilk işime işte böyle başladım. İnsan bu kadar saf olabilir mi diyebilirsiniz. Ailenin aşırı koruması hazır para ile yaşam beni bu acımasız dünyaya böyle hazırlamıştı.
Sonradan öğrendim ki görüşmemiz tamamen düzmeceden ibaretmiş, ekip liderimiz Suha bey, o akrabamı tanıdığı için işe alınmamı istemiş ve alınmışım. A Grupta yaklaşık üç sene çok renkli bir çalışma ve de tecrübe edinme imkanım oldu. Ekipler içerisinde benimle aynı işi yapan 100 – 150 civarı çalışan vardı ve aralarında beni farklı kılan aktif mail kullanıyor olmamdı. Unutmadan what sapp uygulamasını da şirketin verdiği telefon sayesinde tanıma imkanım oldu şaka gibi ama gerçek.. Keşke tanımasaydım da bu kadar zamanım israf olmasaydı…
Ve başladım çalışmaya o sırada Lisans eğitimimi de tamamlayarak askerlik vazifesi zamanı gelene kadar çalıştım. Askerdeyken çekpas ile paspasın neler olduğunu farklarını da öğrenmiş oldum ki hiç işime yaramayacak olsada bana milat oldu diyebilirim. Ve orada öğrendim ki “ yaşamam mucizeymiş her sakallı dedem değilmiş”
Sonrasında madem bunlara sabrettim en dibi görmeden yukarıya çıkmanın resmi olarak tek yolu, tanıdık torpilmiş olduğunu hayat yüzüme çok sert bir şekilde vurarak anlatıyordu.
Edindiğim tecrübe ile kimseyi araya koymadan ne yapabilirim diye düşünürken kek almak için alışverişe gittiğim A 101 Marketlerinde hiçbir tanıdık olmadan işe girdiğimde çok sevinmiştim. 15. gün istifa ettim. Sebebi ne iş yaptığımın belli olmaması ve kasada başarılı olamayışımdı. Zaten iki yıl istifa etmeden kalabilen bölge müdürü olabiliyordu.
İstifa etmeye karar verdiğim gün, haşlamalık mısır satın almaya gittiğim Metro Gross markette çalışma düzeni disiplinli oluşu dikkatimi çekmişti. Kurumsal bir yer ve Alman disiplininin uygulandığını hayal ederek zaten aramazlar doldur gitsin diyerek iş formunu doldurmaya gittim. Doldurduğum gibi personel ihtiyaçları varmış beni işe aldılar. Dedim bu iş oldu en bim bam bom rüyalarım gerçek oldu…
Hayaldi gerçek oldu dememek lazımmış en sonunda hayal olarak kalıyormuş ;
Rüyalar taki İşletme müdürünün tüm personeli eğitim ve şirket hedefleri konusunda toplantıya çağırmasına kadar yani 2,5 ay kadar sürdü. İşletme hedefleri stok çeşitleri tedarik zinciri sıcak soğuk satış satış kanalları gibi konular hakkında kopyalar içeren bir kağıdı elime verip toplantıya gönderdiler.
Toplantı esnasında mağaza müdürü bunlar ve benzeri tamamen işletme ve yönetimi ile ilgili sorular sordu. Bende sazan gibi atlayarak hepsini cevapladım. Ve eski personele dönüp 2 aylık stajyer bunları biliyor siz 10 – 15 senedir hala öğrenemediniz dediği an atılıp, – Ben İşletme yönetimi alanında Tezli yüksek lisans öğrencisiyim yani bu alanda eğitim aldım bu nedenle biliyordum deme ihtiyacı hissettim.
Toplantı sonrası endişelenmeye başladım ve samimi gördüğüm bir yöneticiye hata mı yaptım dediğimde hayır aramızda kalsın senin için Nisan dönemi yeni yapılanmada terfi yolu açıldı demesiyle, seviniyordum ki departman sorumlumuz hanımefendi bana hışımla gelip, geldiysen artık sohbeti bırak çalış diye sesini yükseltti. Iki aydır melek olan kişi neden böyle olmuştu dedim bunun sebebini birkaç gün sonra öğrendim.
Bizim toplantı sonrası yöneticiler toplantısında beni terfi edebilme ihtimalim onu huzursuz etmişti. Üzerimde Mobing (İşyeri zorbalığı) yapılmaya başlandı. Çalışmamı engellemek için bazı personellerce saldırgan tavırlarda eklenerek giderek zorlu bir süreç haline dönüştü ki, 3 gün sonra çalışırken birden üstüme gelip beni iten resmen üzerime yürüyen departman sorumlusu ben 10 yıl burada çalıştım terfi ettirilmedim istifa edip, tazminatımı yakıp 1 sene şurada şura da çalıştım diye sayıp sonra sen benim üstüme mi geleceksin dediği an ben her şeyi anlamıştım. Anlamam ve işten çıkarılışım arasında bir hafta geçmedi…
Çalıştığım süreçte, şirketin satış politikaları gereği içinde bir ürün hasar görünce tüm kolinin sapasağlam olsa bile direkt çöpe atıldığı ama resmi olarak kurumlara bağış yapılıyormuş gibi gösterildiği bir durumu yakinen gözlemleme imkanım oldu. Fakat bir çok ürünün satılabilecek hale getirerek satışa sunduğum için, bölüm cirosu ( Satış oranı karı) artışı da iyice göze batınca çalışmıyor gibi gösterip işime son verdiler. Ben çıkartılırken İnsan kaynakları yetkilisinin mahcubiyetini hala unutamıyorum. Çok iyi bir insandı.
Bu yazıyı yazmadan 10 gün önce ortak tanıdıklardan aldığım bilgilerle yazabiliyorum ki, işimden olmama sebep olan Departman sorumlusu dahil tüm çalışanlar çeşitli nedenlerden dolayı artık o şirkette çalışmıyor.
Ve Özel sektörde yerden bir çöp aldıysanız ben çöp aldım diye bas bas bağırmanız gerekiyor- muş…
Edindiğim tecrübeler kazandığım paradan daha çok şey kazandırdı…
Bundan sonraki süreçte kısa vadeli günlük bir iş bulup çalışmayı bir başka değişle Part- time ( Kismi süreli) çalışmayı denemeye karar verdim. Tezim için kaynak amaçlı kitapçıları gezerken Bakırköy ilçesinde bunan Beyaz Adam isimli çok eski bir kitapçıda personel alım ilanını görüp başvurdum. Birkaç gün sonra görüştük ve başladım. Üç aylık sezonluk anlaşma yapmamıza rağmen 4. ayımda hala çalışıyordum bu kitapçının diğer kitapçılardan en büyük farkı sahiplerinin ve çalışanlarının çoğunun Ermeni kökenli olmasıydı. Ben bir Azerbaycan Türk’ ü olarak ve onlar bunu çok iyi bilmesine rağmen, bana kendilerinden biriymişim gibi ayırmadan kendi kardeşleri gibi davrandılar. Hatta müşterimiz olan bir “Peder” beni de onlardan zannedip ayine neden gelmediğimi sormuştu. Müslüman olduğumu söyleyince çok şaşırmış bize bu kadar uyum sağlaman çok sevindirici demişti. ( İnsana ve dine çok saygılıydılar müslüman çalışanlar için müslüman bir aşçımız bile vardı.) Tez savunmama zaman ayırmak için istifa etmek istediğimde bana izin verelim çalışmaya devam et diyecek kadar samimi ve içtendiler. O gün istifa ettim onların devleti ile biz savaş halindeyiz ama, savaşları devletler ordular yapar insanlar bu işin sadece mağdurlarıdır. Hala onlarla dostluğumuz devam ediyor ve edecekte…
Ve bu uzun yazının sonucunda bugüne gelmenin vakti geldi, bundan altı önce ampul alabilmek için bir yapı marketler şirketine alışveriş amaçlı girdiğimde alacağım üründe Yapı kart’ la geçen indirimden faydalanmak için ücretsiz şekilde temin edebileceğim söylenince hemen müşteri hizmetlerine doğru yöneldim.
Önümde sırada bekleyen iki kişi iş başvurusu formu istemişler, bankodaki personelde benim iş başvurusu için geldiğimi zannedip bana da form verdi. Şaşırsam da kısmette varsa ekmek bize de yemek düşer diyerek doldurdum. Özetle altı aydır kurumsal bir şirkette çalışıyorum ve emeklerimin ekmeğini zahmetlerimin sonucunu görmeye başladığıma şahit oluyorum. Unutmadan 15.11.2020 Yani bugün itibariyle şirket içi kariyer yapabilmem için yol açılarak yeni çalışma yerime atandım. Varsa bir ihtiyacınız Kağıthane Fix’e bekleriz.
Yazının Sözü Uygulaması :
Gerçek hayat, minik değişiklikler meydana geldiğinde yaşanır.
Lev Tolstoy
Yazar notu :
Değerli editörüme bu yazıyı hiç göndermedim çünkü; aşırı uzun yazılar okuyucu çekmezler ancak, bu yazıyı yazarken sadece içimdekileri yazmış olmak için yazdım. Kimse okumasa bile ben bunu hislerimle yaşadıklarımla beni yakından tanıdıklarını düşünenlerin görseler inanmayacakları değişimlerimin nereden nereye geldiğini ve hakkımda ilk defa bir yazı yazdığımı hatırlatarak paylaşmak istedim.
Yukarıda bahsettiğim yazıda anlattıklarım tamamen gerçektir. Dünyadan bu kadar uzak birinin yaşadığı evrimi yazmaktan nefret edip blog yazarlığına nasıl başladığının özetidir. Anlatmak istediğim, yeni mezunsanız ve staj bile yapamadan mezun olduysanız, iş dünyasına yabancıysanız, kısmetinizde varsa o iş sizin olacaktır. Ama kısmette olan iş kariyer sitelerinde bilgisayar başında, eş dost tanıdıktan haber bekleyerek değil, gerekirse iş yeri iş yeri gezip yorucu veya zahmetli diye ayrıt etmeden bir yerden başlayarak olur. Büyük holding kurucuları da bir yerden başladı hiçbiri oturduğu yerde ona iş teklif etmedi. Hesaplarına dolgun maaşları durduk yere göndermedi. Siz başlayın eğer gerçekten altın iseniz ve o şirket sizi hak ediyorsa O İŞ SİZİNDİR !
Metro grosmarkette üst yönetime tanınan hakların çok daha fazlası şuan çalıştığım Holding şirketinde sıradan bir personel iken bana sağlanıyor. Neyin iyi neyin kötü olduğunu zaman gösterir.
Türk tarihinde bugün ne oldu ?
- 1638 Osmanlı ordusu Bağdat’ı kuşatmaya başladı.
- 1937 Dersim Harekatı ilk adımı tamamlandı.Dersim İsyanı lideri Seyit Rıza ve 6 arkadaşı Tunceli’de idam edildi.
- 1942 İki fiyatlı ekmek satışına başlandı. Memurlar 14, halk 27 kuruştan ekmek alacak.
- 1956 Orta Doğu Teknik Üniversitesi kuruldu.
- 1967 Kıbrıs‘ta üç Türk köyüne saldırarak işgal eden Rum tedhişçiler, 28 Türk’ü öldürdü, 200’ün üzerinde Türk kayboldu. Olağanüstü toplanan Bakanlar Kurulu, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları ile durumu değerlendirdi.
- 1975 İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu kuruldu.
- 1977 Türk atleti Veli Ballı, Pakistan’da yapılan uluslararası atletizm yarışmalarında ”Maraton” dalında birinci oldu.
- 1983 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
- 1988 Başbakan Turgut Özal, Türkiye‘nin Filistin Devleti’ni tanıdığını açıkladı. ( Hani her fırsatta ermeni ve yunan sevicisi ve pkk’ ya terör örgütü diyemeyen filistin’ i tanımaktan bahsediyor.)
- 1995 Türkiye Millî Futbol Takımı İsveç’le berabere kaldı. Böylece, ilk kez Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkı kazanıldı.
- 2012 – Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk millî muharebe tankı Altay‘ın tanıtımı yapıldı.