LİDERLİK VE YÖNETİM – İ ÜZERİNE NACİZANE…

Hiçbir makam mevki yöneticilik hatta holding patronluğu kalıcı değildir. İster özel sektör isterseniz, devletin çeşitli kademelerinde bulunun bu maaş karşılığı yaptığınız işlerin sizlere “ emanet” olduğunu hatrınızdan çıkarmamalısınız.

Bir şirketin CEO’su olmak şirketin yönetim kurulunca verilen vazifenin yerine getirilmesi esnasında etkin verimli bir şekilde karlılık kazanç düzeyinin arttırılmasıdır.  CEO olmak için en temel özellik STRATEJİ kelimesini her adımına işleyerek hareket eden, çalışanlara tedarikçilere liderlik ederken motivasyonlarını yüksek tutan ve de holding yönetim ve de icra kurulu arasındaki bağlantı koordinasyonunu sağlayarak yönetim sürecini gerçekleştiren kişidir. Bu vazife asla onun geldiği noktayı unutmasını gerektirmez. Anadoluda sürüde nasıl çoban emanetçi ise, holdingte de CEO işte böyle emanetçidir.

Unutmadan dipnot verelim :

CEO bizim dilimizdeki anlamı kendimce ifademle, icra kurulu başkanıdır. Yani şirket sahibi adına şirketi yöneten kişidir.

Fakat günümüzde hem özel sektörde hem de kamuda “ Devletin malı deniz yemeyen saftır.” mantığında görerek devleti veya şirketi “tapulu malı” olarak görenler oldukça fazlalar. Özellikle üniversitelerde rektörlük makamının akraba atamalarını sıkça yaşar hale geldik. Yöneticilik görev süresi içerisinde hoş anılar bırakıp gitmek gerekirken, bir ömür koltukta oturacakmış gibi davrananların arkasından güzel sözler söyleyenler çok az sayıdadır. O bakımdan, emanete koruyup kollayarak, “Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş” sözüyle hareket etmek doğru olandır.

Lider, başkan ve yönetici farkları kısa öz ve net…

LİDER :

Lider Olunmaz doğulur bu işin çekirdeğinden yetişen kişiye verilen isimdir.

Ego , kibir nedir bilmez, kişiye göre şekil alarak karar vermez.

Personelinin ya da ekibinin her daim arkasındadır.

En önemli özelliği eğiticidir ve yapmadığı veya yapamadığı bir işi asla assından istemez.

Emretmez karakter sahibidir.

İletişim teknikleri ve sosyal becerileri çok üst düzeydedir.

Yaşanan problemlere dinleyerek ve anlayarak çözüm bulur.

Genellikle özel sektörde kurumsal şirketlerde sıkça görülür.

Liderlik tiplerine göre ayrıldığı için kimi lider ekibiyle sahada çalışır , kimisi de herkese vazifesini vererek ihtiyaç duydukları anda yanlarında olup onlara çözümler sunmaya çalışarak eğitir ve yol gösterir.

İnsiyatif alır ve ekip arkadaşlarına da yapabileceklerine inandığı kadar insiyatif verir.

BAŞKAN :

Genellikle atama ile gelir ve atama ile de gider. Genellikle siyasi partilere göre şekil alan devletin bürokrasi kadrolarında yaşanan bir olaydır.

Atamalı geldiği için her daim birilerinin adamıdır. Özgür olamaz hep birilerine bağlı onlar için kendi adına sorumluğu kendine imkanları başkaları için değerlendirilen kişidir.

Bir arada çalıştığı ekip tamamen menfaat ve çıkar çatışmaları sebebiyle bir arada olanlardan oluşur.

Başkanlar liderlerden meşhurdurlar öyle ki, garsona çay siparişi verirken bile başkan derler…

YÖNETiCİ :

Yap derler yapar, yapma derler yapmaz.

Kararlarını şirket verir, kendisi uygular. Kuruluşa göre müdür yardımcısı, departman sorumlusu, kategori uzmanı, aç kapa yetkilisi gibi isimler alarak mahalle muhtarı gibi sorumluluklar alır ama hiçbir zaman yetkisi yoktur. Personel ile yönetim arasında köprü vazifesi görür.

Yönetim vazifesi üstlenen her bireyin etrafında ona bilgi aktaran kişiler olur. İşletmede veya kurumsal yapıda ne tür problemler yaşanıyor neler yapılıyor hatta dönen dedikodulara kadar yöneticilere aktarır. İşin ilginç yanı ise kurumsal şirketlerde bunu çalışanlar farkında olmadan günlük iş işleyişi zannederek yaparlar. Bu durumun en tehlikeli yönü habercinin doğru haber iletip iletmediğidir. Bu sebeple bilgiyi iyi tartmalı ve kaynağından öğrenerek dinlemeyi önemseyerek hareket etmeliyiz.

Yönetim ve Stratejik Yönetim süreci bir bütündür. Bir şirkette veya kamusal alanda yönetme erkini elinde bulunduran kişi’ nin başarısı diye bir şey söz konusu olamaz. Başarı da başarısızlıkta bir ekip işidir. Dizi karakteri Rıza Baba’ nın da dediği gibi “Bizim meslekte yaşamakta ölmekte ekip işidir.”

İster kamu ister özel sektör olsun edindiğim tecrübeler ışığında ifade edebilirim ki, düzen ödüllendirmekten çok cezalandırmayı kişilere göre savaş düzeni aldırmanın çözüme giden yol olduğunu kişiler giderse her şeyin mahvolacağını düşünen aile şirketlerine dönüşen bir düzen oluşturuyor.

Yönetme erkini elinde bulunduran zati- muhteremin tepeden inme yöneticiler ataması, başka bir adla kamuda başkan, özel sektörde müdürler ataması ki bu kişiler tepeden inme olduğunda görülen en büyük hastalık “aç gözlülüktür”.  

Bu kişilerin çalışarak kazıyarak tırnaklarını yaralarcasına çalışıp gelmediklerinden atandıkları makamın gücüne aldanıp adalet ve görev ahlakından uzaklaşırlar, makam mevki hırsları gözlerini kör eder. “ İteaat et rahat et” mantığı ile yapılan bu işlerde kendisini oraya atayanlara bağlılık makam mevkide kalmayı “Dava” sı kabul etmek onları oraya başkan / müdür atayanların işlerine öncelik vererek hem bulunulan makama hem de yönetilen organizazyona zarar verirler. İstediklerini alamayınca da açgözlülüklerinin sonucu olarak menfaat çatışması sonucu bulunulan Şirkete veya 15 Temmuz 2016’ da yaşandığı gibi ülkeye zarar verirler. Bunun da adına dava derler.

Memleket meselesinin “dava” ‘ sı değil “deva” ‘sı olur. O da milletin ta kendisidir.

Bu gibilerin hırs ve ihtiraslarını yok etmeyi öğrenmeleri için silsile ile gelmeleri şarttır. Almanya da Er rütbesinden onbaşı olan Adolf HİTLER bir sonraki rütbesi Şansölye olmuş ve 2. dünya savaşında dünyayı yok olmanın eşiğine getirmiştir.

Yönetim erkini elinde bulunduran zat, istişare etmesini bilmeli başarı’ nın bireysel olmadığını her daim hatrı’ nda tutmalıdır. Hatr- ı hamili yakınımdır değil, yadında (aklında) olarak bilmelidir.

Bilgi bir okyanustur, içinde daldığınız da köpek balığı saldırısı da olabilir somon balığı ızgarası ile ziyafette çekebilirsiniz. Sonsuz bir mavilik gibi gökyüzünde süzülmek gibidir. Bilgi akışının rüzgarına kapılmadan süzerek irdeleyerek dinleyerek öğrenip tecrübe edinilerek yapılan bir icra faaliyetidir.

Hiçbir kişinin bilgiden mahrum kalmaması, ayrımcılığa maruz kalmaması ve küstürülmemesi işletme ve tüm kurumlar için elzemdir. Bu bakımdandır ki tüm kuruluşlarda istişare ile ortak akıl yürütülmesi esas karar olmalıdır. Öyle ki danışılır iken sağlık meselesini muhasebecilere sorarsanız ortak akıl yerini ortak fayda’ ya bırakır.

 Yönetme erkinde bulunan zat, tüm kaynaklar gibi geri dönüşü olmayan zamanı da etkin ve verimli kullanmak zorundadır. Yapılan her işin kararını personelin vermesi münkün değildir. Tecrübe sahibi yönetici’ nin riski hesaplayarak aldığı kararlar daha verimli olacaktır. Günümüzde mesai süresinin çoğunluğunu iade- i ziyaret ve makam sohbetlerinde geçiren yöneticiler var olursa, sağlıklı bir yönetim süreci  beklemek hayaldir.

Yazının Sözü  Uygulaması :

Bugünün işini yarına bırakırsan o iş gelir birikir ve seni fiziken ve ruhen yıpratarak sağlığını bozar.

Yazar notu : Yazılarımda dostlarımın önerisi üzerine belirtme ihtiyacı hissettim. Hiç bir siyasi parti, makam mevki sahibi, ya da benzeri bir organizazyonu kast etmemekteyim. Benzer olaylar ve isimler tamamen benzerlik kaynaklıdır. Birbiri ile hiçbir bağlantısı yoktur. Geçmiş dönemlerde yaşadığım tecrübeler ile isim vermeden yapılan hataları eleştirmek çözüm getirmek ile bir yönü yermek veyahut yüceltmek bana düşen bir görev değildir. Eğer bir kurum veya kişiyi hedef seçtiysem ima etmek yerine, kendisinin açık adresi ve kimliğini de yazıya bir şekilde eklemeyi tercih ederim.

Bugün Türk tarihinde ne oldu ?

  • 1941 – 769 Rumen Yahudisi yolcusuyla Filistin‘e giden Struma gemisi, İstanbul‘a geldi. Geminin yolcu indirmesi yasaklandı.
  • 1948 – TBMM‘de Sivas Kongresi‘ne seçilen Temsil Heyeti üyeleriyle, TBMM’nin birinci döneminde bulunan üyelere, vatan-ı hizmet tertibinden aylık bağlanması hakkında kanun kabul edildi.
  • 1958 – Adalet Bakanı Esat Budakoğlu, 4 yıl içinde basın suçundan 238 gazetecinin mahkûm olduğunu açıkladı.
  • 1960 – Erzurum‘da radyo istasyonu açıldı.
  • 1972 – Yaşar Kemal, pasaport verilmediği için uluslararası bir toplantıya gidemedi. Tepkiler üzerine, yazara 15 gün sonra pasaport verildi.
  • 1986 – Olimpiyat şampiyonu halterci Naim Süleymanoğlu, Türk vatandaşı oldu.
  • 1987 – Cumhuriyet tarihinde dolar, resmen ilk kez dört haneli rakama ulaştı. Merkez Bankası Amerikan Dolarının satış kurunu 1.300 liraya yükseltti.
  • 1990 – Kırgızistan bağımsızlığını ilan etti.
  • 1996 – Türkiye tarihinin o güne kadarki en büyük ikramiyesi bir Sayısal Loto talihlisine çıktı: 211 milyar lira.
  • 1997 – Türkiye ile Rusya arasında Mavi Akım projesini içeren anlaşma imzalandı.
  • 2000 – Bitlis‘in Tatvan ilçesi yakınında 6. Zırhlı Tugay Komutanlığına ait askeri helikopter düştü. Kazada 2 asker şehit oldu., 5 asker yaralandı.
  • 2000 – Afyonkarahisar ve çevresinde büyüklüğü 5,8 olan depremde 6 kişi öldü, 42 kişi yaralandı.