Üniversiteden mezun olduktan sonra, hep yazılarımın ortak noktası bu ortak cümlesi ise ya sonra…
Sebebi sonrasının hepimiz için muamma 99 bilinmeyenli denklem olması, 1 bilinen denklemde evinize yürüyerek varabileceğiniz fabrika ya da süpermarket’ e referans ile üniversite mezunu mavi yakalı personel olmanızdır.
Öncelikle, ücretlendirme ve iş aramanın faziletlerinden bahsedelim.
İş ararken en önemli şey olumlamadır. Bir şekilde bir yerde stajdan veya farklı isimler adı altında çalışmaya başladıysanız, bir süre sonra artık bu iş size anlamsız gelmeye başlar. Ve yenilik aramaya başlarsınız ya sıkıcı ya da yorucu gelmeye başlamıştır.
Bazı noktaların altını çizmek gerekiyor ki benim ZİKZAK başkalarının Z dediği ilginç bir kara kuşak gençliği geliyor. Her işe evet demeyen hakkını arayan ve ne istediğini bilenler geliyor. Boşuna tüm ümit gençliğe bağlanmadı.
Çok değil 30 yıl öncesine kadar, temel mantık bir işe girip oradan emekli olmaktı. Bir arkadaşımın babası 47 senedir aynı şirkette çalışıyormuş. Şirket demek ki aile şirketi değilmiş bunu bu cümleden öğrenmiştim.
Şimdi ise bizim ZİKZAK Gençler uzun dönem sözleşmelere sıcak bakmıyor.
Global Dünyada ;
Şirketlerde çalışanlar cinsiyet dil, din, renk veya bölgesel olarak ayrılmıyor harmanlanıyor.
Motive edici havuç ödülleri kişiye özel şekilleniyor. Her yiğit farklı yoğurt yiyor belki yoğurda Omega 3 belki de şeker atıp yemek istiyorlar kim bilir ?
Aynı şirkette aynı departmanda aynı pozisyonda çalışan kişiler farklı ek maaş ödemesi alabiliyorlar.
Pandemiyle birlikte artık hibrit hatta uzaktan birbirini sokakta görse tanımayan insanlar aynı projenin üreticileri olabiliyorlar.
Yakında ölümsüzlüğü uzaktan keşfederler ise, umarım görecek kadar yaşayabilirim.
Değişmeyeceği garanti olan tek şey değişim olarak hayatımızda kendine yer ediniyor.
Bizim ülkemizde ise ;
Maaş arttırımı sadece asgari ücrete zam yapıldığı zaman taban baz üzerinden yapılıyor, bunun karşılığı da ülkemizde iki defa enflasyon altı fiyat artışı fakat, fiyat istikrarı olmadığı için maaşlara zam gelmeden işe son mantığında, maaşa yapılan zam hizmetlere yapılan zam’ ın çok altında kaldığı için bir anlam ifade etmiyor.
Maaş arttırımı daha çok rakip şirketin açtığı makas aralığı tarafından belirlendiği için maaş konusu onur meselesine dönüşüyor. Yaşatmıyor ama öldürmüyor da üstelik, rakip firma B firmasının maaş ortalamasını belirleyebilecek kadar duygusal bir şirket mantığına sahibiz.
Yan haklar genellikle kobilerde seviye yukarıya doğru çıktıkça artarken, orta ölçekli işletmelerde bu oran merkez üst yönetime 4/3 Alt kadroya 4/1 şeklinde dağıtılıyor.
Hem de çok ilginçtir. Şirketler zarar açıkladıktan sonra böyle bir karar alıyorlar. Hem de zam oranlarını üst yönetim belirliyor.
Kurumsal şirketlerde üst yöneticilere özel ana ulaşılabilir hedefler belirleyip, yıllık bazda pirimler tanımlanırken, alt kademede asıl işi çalışanlar ihsanlarla duacı olmaya devam ediyorlar.
Temel fark çıplak maaşlarda, İstanbul farkının diğer seksen ilden daha yüksek olmasıdır. Fikrimi sorarsanız pek değeceğine inanmıyorum.
Umarım bu karşılaştırma gençler için özel sektör adına fikir verebilir.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…